Bizi sevecek bir yapay zekâ
Bilmiyorum, belki de böyle böyle geçiliyor ‘dinozor’ saflarına. Teknolojik gelişmeler karşısında dehşete düşmeye, “yok artık” demeye, eski günleri özlemle anmaya başlayarak. İnsanların aralarına ekran engeli koymadan konuşabildiği, her masaya dört cep telefonu düşmeyen, kafaların öne değil birbirine dönük durduğu günler o kadar da eski değil üstelik. Üzgünüm, daha güzeldi. Konuşuyorduk, dinliyorduk, hatta neredeyse birbirimizi anlıyorduk. Belki de şaşırmak lazım olanlara. Tuhaf çünkü.
Ne bileyim, kısa süre öncesine kadar bir masada otururken konuştuğumuz her şeyin beş dakika içinde sosyal medya hesaplarımızdan birinde karşımıza reklam olarak çıkmasından ‘şüpheleniyorduk’. Dinliyor muydu bizi cep telefonumuz acaba? Şimdi eminiz, şaşırtmaz oldu bizi 7-24 takip edilmek. Hayatımız Siri’nin ellerinde, bir Apple kullanıcısı isek ve biz bunu kabullendik. Diğer cihazların da kendi Siri’leri var tabii.
Bir süredir artık Yapay Zekâ’nın bilinmez sularına geçmiş durumdayız ve her an her şey olabilir. Önceki gün Apple CEO’su Tim Cook ‘uzun zamandır beklenen yapay zekâ hamlesi’ olarak ChatGPT’yi Siri’ye taşıyacaklarını açıkladı. ‘Apple Intelligence’ adıyla tanıtılan ‘atılım’, sayılan pek çok özelliğe epeydir sahip olan rakiplerinin “AI’ye hoşgeldiniz’ temalı alaycı cevaplarıyla karşılandı. Samsung, X hesabından “Bir şeyin adına Apple eklemek onu yeni ya da çığır açıcı yapmaz” diye dalga geçti örneğin.
Neler var sayılan özellikler arasında? Gelen postaları okuyup özetleyecek, sen sadece özete bakacaksın, öncelik sırasına sokacak, yanıt önerileri sunacak, profesyonel mi sıcakkanlı mı nasıl görünmek istiyorsan öyle bir ton verecek yazdıklarına, yanlışlarını düzeltecek, fotoğraflarını tarayıp aradıklarını seçip istediğin görüntüleri oluşturacak… Daha bir sürü görevi ‘senin adına’ üstlenip üst düzey bir kişisel asistan gibi davranacak. Sen de artık kalan değerli vaktinde dünyayı kurtaracak buluşlar yapacaksın herhalde.
Bana en ürkütücü gelen ise tanıtımda altı çizilmeye çalışılan “sizi anlar, sizi tanır” vurgusu. Çünkü aslında bütün teknoloji şirketleri ve elbette Apple da insanın asıl ihtiyaç duyduğu şeyin ne olduğunu biliyor. İnsan dediğin kendisini anlatmak istiyor. Karşısındaki tarafından anlaşılmak istiyor. Bu Apple Zekâ arkadaşımız da sezgisel olacakmış, bizi tanıyıp anlayacakmış, rutinlerimizi bilecekmiş. En büyük yenilik buymuş. “Yapay zekânın çok ötesinde” diye müjdeliyor, Tim Cook.
İyi de biz buna sahiptik zaten. Hatta hâlâ sahibiz, kafamızı Siri’den kaldırabilirsek. Dinleyebilen, anlayabilen, tanıyabilen bir zekâmız var bizim. Rutinlerimizi öğrenecek bir yapay zekâdan önce kahveyi nasıl içtiğimizi bilecek dostlara ihtiyacımız var ve de. Biz gene dikte hatalarımızı düzeltme işini onlara emanet etsek ve birbirimizin gözüne ekransız olarak bakabileceğimiz, arkadaşımızı, sevgilimizi kendi kulaklarımızla dinleyip duygularımızı kendi dilimizden ifade edebileceğimiz bir alana sahip çıksak çok iyi olacak. Yoksa insanlar arası uçurum gittikçe derinleşecek ve umutsuzca “sevebilme” özelliği olan yeni sürümü beklememiz gerekecek.